Kitap okumayı seven, kitapsız günü geçmeyen, hatta kitaplara tutkuyla bağlı olanlar için harika bir kitap önerisi ile geldim bugün. Londra'nın Son Kitapçısı.
Bizim sevdiğimiz enlerden biri kitap olunca, kitaplar, kitapçılar ve kitap sevenler hakkında yazılmış bir romandan daha güzel ne olabilir ki.
İşte Londra'nın Son Kitapçısı sadece adına bakarak bile alabileceğimiz bir kitap. Merak etmeyin içide çok güzel.
Konusundan biraz bahsedeyim şimdi. Grace ve Viv çocukluktan itibaren yakın arkadaştır ve Grace'in annesinin ölümünden sonra beraberce Londra'nın yolunu tutarlar. Zaten Grace'in annesinin yakın bir arkadaşı olan Bayan Weatherford ise bir süredir Grace'i yanına çağırmaktadır. Kızların hayalleri ışıl ışıl canlı bir Londra olsa da onları İkinci Dünya Savaşı öncesi hazırlıklar yapan tedirgin bir şehir karşılar.
Viv kendine bir mağazada iş bulur, Grace ise bir kitapçıda. Ve Grace hiç kitap okuyan bir insan değildir aslında. Kitapçının sahibi Bay Evans'ın aksi tavırları ve darmadağınık tozlu raflar ise Grace'e buranın derlenip toplanacak bir dükkan hissi verir önceleri.
Ama kitapçıda tanıştığı George Anderson'un ona hediye ettiği bir kitapla okumaya başlaması ve bunu diğer kitapların peşpeşe takip etmesi uzun sürmez. Grace sadece altı ay için girdiği işinde, şimdi nasıl ayrılacağını düşünmektedir.
Bu arada savaş başlamış Almanlar, her gün gece gündüz Londra'yı bombalamaya başlamıştır. Gündüz saldırıları sırasında Grace'in sığınakta yüksek sesle kitap okumaya başlaması ise bir yerden sonra insanların dışarıda olup bitenlerden kendilerini soyutlayıp, onlara bir nefes alma anı yaratır.
Her satırıyla duygu yüklü, umut aşılayan bir kitap Londra'nın Son Kitapçısı. Savaşın kaos ortamından insanların kitaplar vasıtasıyla birbirine tutunma, hayata tutunma hikayesi.